Televizyonda kadın
Bugünlerde, erişim kolaylığının da getirdiği güzellikle herkesten yabancı dizi izlediğini duyuyorum. Aşağı yukarı herkesin takip ettiği bir yabancı dizisi var. Ya da başka bir kaynaktan takip ettiği bir dizi. İş televizyon dizilerine geldiğinde ise olası şu cevapları duyuyorum: "Ben televizyon izlemiyorum.", "Televizyonda dizi takip etmiyorum."," Türk dizisi izlemiyorum." ve benzeri. Ben de bu olası cevapları verenlerdenim. Öğrenci olduğumdan televizyon hayatımda geri planda kalıyor. Bu yüzden izleyemiyorum. Buna rağmen de televizyonu arada açıp bakıyorum ama sorun şu ki baktığımda bile izlenecek bir şey bulamıyorum.
Çoğumuz da bundan şikayetçiyiz aslında. İzlenecek bir şey kalmadı televizyonda. Televizyondaki dizilerin ve programların teması ve karakterleri hep aynı. Dizinin adı ne kadar değişirse değişin karşıma hep görmeye alışkın olduğum karakterler çıkıyor. Aynı insanları, aynı olayları izlemeye devam ediyoruz ve bu bizi televizyonda bir dizi izlemekten soğutuyor. Beni televizyonda bir yapım izlemekten soğutan asıl sebep ise kadın karakterler. Allah'ım diyorum bu ülkede bir tane bile mutlu kadın yok mu? Türk dizilerindeki bir kadının, erkek olmadan mutlu olması neredeyse imkansız. Erkekleri bir kurtarıcı, bir kahraman olarak görmekten bıktım. Çünkü bu yapımlar gerçeği yansıtmıyor. Gerçek hayatta bir erkek tarafından hayatı kurtarılmasını bekleyen kadın yok. Öncelikle iki kadın figürü var hepimiz tanıyoruz bunları; biri iyi, saf, hiçbir şeyden haberi olmayan kadın, diğeri; kötü,vicdansız, kendini diğer kadına eziyet için adamış kadın. İkisinin de ortak tek bir isteği var, esas erkeğin tercih ettiği kadın olmak. Bunun dışında kadınları; zorluk çeken anne, kötü kalpli anne, kötü kalpli genç kız, evli bir erkekle birlikte olan çalışan bir kadın, saf kadın, kötü yaşlı kadın şeklinde görüyoruz.
Kadınların bu hayattaki tek amacı bir erkekle birlikte olmak ya da hemcinsine kötülük yapmak değildir, kadınlar saf değil ve saf olmak zorunda da değildir. İyiliğin kötülüğün, saflığın kurnazlığın cinsiyeti yoktur. Bu kurgulanmış, oluşturulmuş roller ve karakterlerden ziyade, bunu değiştirmeye yönelik işler yaptığımızda televizyondaki diziler benim için izlenecek hale gelir. Ataerkil gelenekten gelen bir toplum olarak, günümüzdeki sosyal sorunların farkındayım. Bunları ancak ve ancak eğitimden bu eğitimi de yapabilecek en kolay yerlerden yapmamız gerekir. Bunca yıl oluşmuş algıyı değiştirebiliriz. Televizyon geniş kitlelere ulaşmanın en kolay yolu ise dizilerimize çeki düzen verirsek toplumumuza da yön vermiş oluruz. Süregelen bu algıyı kırabiliriz. Zengin erkek- fakir kız, şehirli erkek- köylü kız, ev hanımı kadın- ailenin direği erkek, iş adamı erkek-daha alt mevkide çalışan kadın ve niceleri.
Kadınların bu sıradanlaşmış karakter kalıpların dışına çıkması lazım. Çünkü zengin bir kadın, sadece baba parası yiyen, görkemli partilere giden kadın değildir. İş hayatında görebileceğimiz şirket yöneten nice kadınlar var. Bir erkekten daha alt bir mevkide çalışan bir kadın, üst mevkidaşına aşık olmak zorunda değildir. Bu kadının da bir hayatı olduğunu unutuyoruz. Gerçek yaşantısında mutlu evliliği olan, nice başarılar elde etmiş kadınlar var. Dizilerimiz bunları yok sayıyor. Tutturulmuş bir acıtasyon gidiyor. Bu tarz dizileri ister isteyerek ister izlemeyerek gören birisinin kadın figürünü böyle şekillendirmesi mümkün. Buna inandığında ise gerçek hayatta kadınları kendilerinden aşağıda, kırılgan, paragöz, kolay elde edilebilen, saf ve güçsüz olarak düşünüyorlar. Çoğu kadın da kendini bu pozisyonlarda görüyor. Bu yüzden bir kadın olarak bir değişim istiyorsak, önce bizi yansıtmayan bu çer çöp işleri izlemeyi bırakmalıyız. Biz gerçekten bu muyuz? Eğer cevabınız hayır ise en ufak adımdan başlamaya davet ediyorum hepinizi.
Gerçek hayattaki kadınları tanımaya davet ediyorum. Ülke tarihimizdeki kadınları, mahallenizdeki kadınları, ailenizdeki kadınları ve kendinizi. Kendimizi biliyoruz, yapacaklarımızın farkındayız. Birileri bu güçten korkuyor ve eşitlik istemiyorsa hakkımız olan eşitliği sağlamalıyız. Her şeye önce kendimizden başlamalıyız. Kendimizi, kendi bakış açımızı değiştirdiğimizde dünyanın bile bakış açısını değiştirmiş oluruz. Bunu hem kendimiz için hem kadın olmanın bedelini ödemiş kadınlar için kız çocuklarımızın bunları yaşamaması için yapalım.
Çoğumuz da bundan şikayetçiyiz aslında. İzlenecek bir şey kalmadı televizyonda. Televizyondaki dizilerin ve programların teması ve karakterleri hep aynı. Dizinin adı ne kadar değişirse değişin karşıma hep görmeye alışkın olduğum karakterler çıkıyor. Aynı insanları, aynı olayları izlemeye devam ediyoruz ve bu bizi televizyonda bir dizi izlemekten soğutuyor. Beni televizyonda bir yapım izlemekten soğutan asıl sebep ise kadın karakterler. Allah'ım diyorum bu ülkede bir tane bile mutlu kadın yok mu? Türk dizilerindeki bir kadının, erkek olmadan mutlu olması neredeyse imkansız. Erkekleri bir kurtarıcı, bir kahraman olarak görmekten bıktım. Çünkü bu yapımlar gerçeği yansıtmıyor. Gerçek hayatta bir erkek tarafından hayatı kurtarılmasını bekleyen kadın yok. Öncelikle iki kadın figürü var hepimiz tanıyoruz bunları; biri iyi, saf, hiçbir şeyden haberi olmayan kadın, diğeri; kötü,vicdansız, kendini diğer kadına eziyet için adamış kadın. İkisinin de ortak tek bir isteği var, esas erkeğin tercih ettiği kadın olmak. Bunun dışında kadınları; zorluk çeken anne, kötü kalpli anne, kötü kalpli genç kız, evli bir erkekle birlikte olan çalışan bir kadın, saf kadın, kötü yaşlı kadın şeklinde görüyoruz.
Kadınların bu hayattaki tek amacı bir erkekle birlikte olmak ya da hemcinsine kötülük yapmak değildir, kadınlar saf değil ve saf olmak zorunda da değildir. İyiliğin kötülüğün, saflığın kurnazlığın cinsiyeti yoktur. Bu kurgulanmış, oluşturulmuş roller ve karakterlerden ziyade, bunu değiştirmeye yönelik işler yaptığımızda televizyondaki diziler benim için izlenecek hale gelir. Ataerkil gelenekten gelen bir toplum olarak, günümüzdeki sosyal sorunların farkındayım. Bunları ancak ve ancak eğitimden bu eğitimi de yapabilecek en kolay yerlerden yapmamız gerekir. Bunca yıl oluşmuş algıyı değiştirebiliriz. Televizyon geniş kitlelere ulaşmanın en kolay yolu ise dizilerimize çeki düzen verirsek toplumumuza da yön vermiş oluruz. Süregelen bu algıyı kırabiliriz. Zengin erkek- fakir kız, şehirli erkek- köylü kız, ev hanımı kadın- ailenin direği erkek, iş adamı erkek-daha alt mevkide çalışan kadın ve niceleri.
Kadınların bu sıradanlaşmış karakter kalıpların dışına çıkması lazım. Çünkü zengin bir kadın, sadece baba parası yiyen, görkemli partilere giden kadın değildir. İş hayatında görebileceğimiz şirket yöneten nice kadınlar var. Bir erkekten daha alt bir mevkide çalışan bir kadın, üst mevkidaşına aşık olmak zorunda değildir. Bu kadının da bir hayatı olduğunu unutuyoruz. Gerçek yaşantısında mutlu evliliği olan, nice başarılar elde etmiş kadınlar var. Dizilerimiz bunları yok sayıyor. Tutturulmuş bir acıtasyon gidiyor. Bu tarz dizileri ister isteyerek ister izlemeyerek gören birisinin kadın figürünü böyle şekillendirmesi mümkün. Buna inandığında ise gerçek hayatta kadınları kendilerinden aşağıda, kırılgan, paragöz, kolay elde edilebilen, saf ve güçsüz olarak düşünüyorlar. Çoğu kadın da kendini bu pozisyonlarda görüyor. Bu yüzden bir kadın olarak bir değişim istiyorsak, önce bizi yansıtmayan bu çer çöp işleri izlemeyi bırakmalıyız. Biz gerçekten bu muyuz? Eğer cevabınız hayır ise en ufak adımdan başlamaya davet ediyorum hepinizi.
Gerçek hayattaki kadınları tanımaya davet ediyorum. Ülke tarihimizdeki kadınları, mahallenizdeki kadınları, ailenizdeki kadınları ve kendinizi. Kendimizi biliyoruz, yapacaklarımızın farkındayız. Birileri bu güçten korkuyor ve eşitlik istemiyorsa hakkımız olan eşitliği sağlamalıyız. Her şeye önce kendimizden başlamalıyız. Kendimizi, kendi bakış açımızı değiştirdiğimizde dünyanın bile bakış açısını değiştirmiş oluruz. Bunu hem kendimiz için hem kadın olmanın bedelini ödemiş kadınlar için kız çocuklarımızın bunları yaşamaması için yapalım.
Yorumlar
Yorum Gönder